Kara kıta Afrika, modern bilimsel görüşlere göre insanoğlunun ilk yaşam alanıdır. İnsanlık ve medeniyet buradan tüm dünyaya yayılmıştır. Bu coğrafya aynı zamanda birçok madenin ve modern endüstrinin ihtiyaç duyduğu sayısız hammaddenin de anavatanıdır. Günümüzde 54 bağımsız ülkeden oluşan Afrika kıtası; altın, elmas, petrol, doğalgaz, manganez, platin, vanadyum ve kömür başta olmak üzere sayısız maden kaynağı, çok geniş tarımsal alanlar, devasa balık stokları ve dinamik genç bir nüfus barındırmaktadır. Ayrıca jeopolitik olarak da Afrika Kıtası, genel dünya ticaret yollarının üzerinde yer almakta olup kıtanın lojistik önemi de çok yüksek derecededir.
Tarihsel süreçte bu zengin kaynaklardan faydalanmak için nerede ise tüm dünya ülkeleri çaba sarf etmişlerdir. Günümüzde de Dünyanın geri kalanında azalan kaynaklar, artan nüfus, çalışan nüfusun yaşlanması gibi faktörler sebebi ile Afrika’nın ticari ve stratejik önemi devam etmektedir. Küresel şirketler Afrika’daki varlıklarını her geçen yıl artırmaktadırlar. Örneğin, BSH Gmbh, Arçelik (Güney Afrikalı beyaz eşya üreticisi Defy firmasını bünyesine katarak pazara giriş yapmıştır), Volkswagen Group, Boeing, Heineken gibi küresel şirketler Afrika’daki ekonomik pazarda pay sahibi olma yarışına girmişlerdir.
Dünya Savaşı sonrasında tamamen bitmiş olan Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ekonomik münasebet, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin “Afrika Açılımı Planı” ile tekrar canlanmaya başlamıştır. Afrika Birliğinin de Türkiye Cumhuriyetini ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi kapsamında stratejik ortak ilan etmesi ile ticari hacimdeki artış ivmelenmiştir. Son yıllarda Türkiye’nin kıtaya ihracatı 5 katına, ithalatı ise 3 katına çıkmış, ticaret hacmi 30 milyar doları aşmıştır. 2019 yılı itibarı ile ülkemizin Afrika ülkelerindeki doğrudan yatırımlarının toplam değeri 6,5 milyar doları aşmış vaziyettedir. Sadece Türk müteahhitlerin Afrika kıtası genelinde üstlendikleri 1.250 adet projenin değeri 65 milyar dolara yaklaşmıştır. Bu hacmin gelişmesindeki en önemli etkenlerden birisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin 2003 yılı itibarı ile 12 olan büyükelçilik sayısının 41’e çıkartılmasıdır. Yani özel sektörün ilgisi devlet tarafından da desteklenince ortaya başarılı bir dış ticaret operasyonu çıkartılmıştır. Bu durumun sonuçları da Afrika ülkeleri ile ticaret yapan Türk firmalarının yüksek kazançlar sağlamaları ve makro ekonomik olarak da ülkeye döviz girdisi sağlanması olmuştur. Financial Times da 2015 yılı raporunda Afrika’da en çok istihdam yaratan dış yatırımcıların Türkler olduğunu duyurmuştur.
Afrika kıtası halihazırda dahi bakir bir ekonomik alan olma özelliğini korumaktadır. Yapılacak birçok iş ve yatırım fırsatı mevcuttur. Türk yatırımcı ve iş adamları için iç piyasadaki daralma ve kur baskısının arttığı bu dönemde, Afrika ülkelerine açılmak fiktif değil, reel bir büyüme yöntemidir. Bu sebeple tüm yatırımcı ve iş adamlarımıza sektörel bazda Afrika ülkeleri ile ne tarz ilişkiler geliştirmek istediklerini tespit edip gerek devletin belirlediği resmi kanallardan gerekse bu alanda hizmet veren danışman firmalar yolu ile güvenli bir biçimde ticaret yapmalarını şiddetle tavsiye ediyorum.
Feyza Alp
Leave a Reply
You must be logged in to post a comment.